24 Mart 2016 Perşembe

Kürt müziğinde direnişin öyküsü: KOMA BERXWEDAN

 Elif SONZAMANCI

İnsanlar baskı ve zulmün karşısında korunmak, aynı zamanda eserleri yaymak için ünlü Türk sanatçılarının kasetlerinin içine doldururlardı. Örneğin, Zeki Müren’in kasetinin içine Koma Berxwedan’ı kopyalayıp, bu çalışmaları halka ulaştırıyorlardı.

Müzik, Kürtler için sanatsal bir formdan öte kendini ifade biçimi olarak değerlendirilecek bir alandır. Yazıya dökül(e)meyen ne varsa müzikte ifadesini bulmuş, nesillere bir toplumun kültürel hafızası bu yöntemle aktarılabilmiştir. Bu nedenle müzik konusu Kürtler mevzubahis olduğunda farklı bir tanıma ihtiyaç duyar. Kürt müziğinde ise politik müzik başlığında Koma Berxwedan’ı özel bir yerde değerlendirmemiz gerekiyor. Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin doğuşuna paralel olarak 1980’li yılların başlarında Avrupa’da kurulan ve ‘kom’ geleneğine kattığı yeni formla politik Kürt Müziği tarihinde önemli bir yere sahiptir Koma Berxwedan. Kürt mücadelesinin propaganda argümanları dışında, geleneksel Kürt müziğinin değerlerine de sadık kalan grup, sadece müziğin değil, aynı zamanda birçok değerlerin öğrenildiği, öğretildiği bir okul olma misyonuna da sahipti. Fakat 90’lı yılların sonlarına doğru yarattığı mücadele ruhunun etkileri zayıflamıştır. Bir zamanlar önemli ve büyük dalgalar yaratan Koma Berxwedan’ın en eski üyelerinden sanatçı Seyîdxan ve Xelîl Xemgîn ile grubun kuruluş yıllarını, katkı sunduğu direniş ruhunu ve bugününü konuştuk.


Koma Berxwedan hangi dönem şartları altında kuruldu? Öyle ki gerek sanatsal, gerek politik yönüyle Kürt Müzik tarihinde önemli bir yere sahip...
Seyîdxan: Koma Berxwedan’ın oluşumunu tetikleyen nedenler, Kürt gerçekliği ile bağlantılı bir meseledir. Halkı yok edilme aşamasına getirilmiş, bütün değerleri yasaklanmış, sömürge statüsüne sahip bir meseleydi. Bu gerçeklikten ortaya çıkan Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt meselesini gündemleştirdi. Bu zor koşullarda Kürdün tekrardan dirilişine temel oluşturdu. Mücadelenin sesi Kürdistan ile sınırlı kalmadı. 80’ler sonrası faşist cuntanın iktidara gelmesi ile birlikte, binlerce insan zindanlara konularak, işkencelerden geçirildi. Baskılardan ötürü birçok insan yerinden yurdundan edildi, metropollere sürgün yaşandı. Aynı zamanda birçok insan Avrupa’da da sürgün hayatı yaşadı. Burada hatırı sayılır bir politik kitle oluştu. 
80-81 direnişi ile birlikte tekrar ülkeye dönüş, Diyarbakır zindanlarındaki devrimcilerin sergilediği direniş de büyük bir etki yarattı. Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin direnişi çok farklı bir etki yarattı. Kürt hareketi siyasal, askeri alanda bir mücadele yürütüyordu. Mücadelenin önemli bir ayağı da kültürel ve sanatsal çalışmalardı. Mücadelenin kazanımlarını aktarmak, bu anlamda çok önemli bir basamaktı. Asimilasyon politikasından, dejenerasyondan, inkardan insanları haberdar etmek, sanat üzeri onlara ulaşmak, en azından özünü bulmada yardımcı olacak, ihtiyacı hissedilen bir araç olarak gündemleşti. Siyasi kaynaklardan beslenip kitlelere ulaştırma hedef alındı. Sanat çalışmalarının başlatılmasında bu temel nedendi aslında. Koma Berxwedan bu zemin üzerinde kuruldu. 
Ülkeden uzak olunmasına rağmen devrimci sanatçılar bir araya gelerek, Sefkan ve Mizgin arkadaş gibi değerli insanların öncülüğünde bir start verildi. Öncesinde de yerel alanda, bireyler üzerinde geliştirilen bir müzik çalışması vardı, fakat örgütlü değildi. Koma Berxwedan’ın 1982’de ismi belirlendi. Hunerkom’un kurulması ile birlikte ise resmi bir kimlik kazanan Koma Berxwedan, ismini Diyarbakır zindanı direnişinden alıyor. 
Xelîl Xemgîn: Kürdistan’ın dört parçasında yürütülen mücadele sözkonusuydu. Kürt mücadelesi PKK ile ortaya çıkmadı ama PKK, Kürt mücadelesinde önemli bir dönemeçtir. Ben Rojava kökenliyim. 1978’de Kürt mücadelesini tanıdım. Apocu grubun yarattığı etki bize kadar ulaşıyordu. Çok gençtik ve etkileniyorduk. Değişik bir siyasi dili, yeni bir tarzı vardı. Biz de o dönemlerde hep bir arayış içerisindeydik. Suudi Arabistan’da işçi olarak çalıştığım süreçte Kürt mücadelesini daha iyi tanıdım. PKK ideolojisinin Kürdistan’ın dört parçasında birçok alanı etkilerken, sanatı etkilememesi düşünülemez. Gelinen aşamada söz ve müziğin oluşumunda bu ideolojinin büyük katkısı vardı. Şunu da hatırlatayım; Koma Berxwedan’dan önce de politik müzik vardı. Biz bunu yaratmadık. Fakat müziğin dili üzerinde dönem siyasetinin, ideolojilerinin yarattığı bir etki vardı. Dört parçanın hassasiyetleri bir bütün olarak yansımıyordu. Belki Mihemed Şêxo’yu ayrı tutabiliriz. ‘Kürdistan’ın kanının pınarından sizlere sesleniyorum’ diyerek, Kürt gençlerine bir çağrısı vardı. Onun albümü Kürdistan’ın dört parçasında etki yarattı. Bunun yanında politik Kürt müziğinde yeni bir tarz oluşturdu. Onu örnek aldık. Mihemed Şêxo gerek kimliği, gerekse sanatı ile o dönemin temel taşlarından biridir, politik Kürt müziğinde de herkesi çevresinde toplayan bir ışık yaratmıştır. Koma Berxwedan da Kürt mücadelesinin, ideolojisinin, sanat alanına etkileri sonucu kuruldu. O güne kadar örgütlü bir sanat çalışması yoktu. Devrimin bir basamağı olarak örgütlendi. 

Koma Berxwedan bir müzik grubundan öte, bir okul görevi de gördü. Aynı zamanda büyük mitinglerde dahi yakalanması zor olan ortak bir ruhu, o coşkuyu yaratabildi. Şarkıları Kürdistan’ın en ücra köşelerine kadar girerek, kitleler üzerinde büyük etkiler yarattı. Buradan hareketle kurumsallaşması dönemindeki motivasyonu anlatır mısınız biraz?
Seyîdxan: Koma Berxwedan tek taraflı bir mücadele yürütmüyordu. Büyük bir heyecan yaratıyordu. Bu heyecan kaygısızdı, gönüllülük çerçevesinde yürütülüyordu. Her türlü organizesini kendisi yapıyordu. Kolektif çalışmayı prensip edinmişti. Bu gruba dahil olan insanlar temel prensipleri, ilkeleri yerine getirmek zorundaydı. Bireysel kaygıya kapılmadan, mücadelenin ve sanatın kaygısını taşıyan bir topluluktu. Tabii yeni olan her şey gibi, çok zorlu şartlarda çalıştı başlangıç aşamasında. 

Kürtlerin kültürel bellekleri baskı, katliam ve yağmalama nedenleri ile maalesef yazınsal alanda günümüze yeterince ulaşamadı. Sözlü aktarım bu alanda temel kaynaklar arasında. Bunun en önemli ayağını da dengbêjler oluşturuyor. Koma Berxwedan da bu geleneksel mirasa sahip çıkmış, aynı zamanda modern öğeleri de kullanmıştır. 
Seyîdxan: Kültür-sanat çalışmalarımız bir ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıktı. Dönem itibariyle gerek sol sosyalist ideolojiler, gerekse de Asya ve Afrika gibi coğrafyalarda kurtuluş hareketleri, Ortadoğu’daki devrimci hareketleri de etkiledi. İnsanlar bir arayış içindeydi ve bu Koma Berxwedan üyeleri için de geçerlidir. Kürtler parçalanmış coğrafyalarında, sadece kendi parçaları özelinde, yani yerel anlamda daha çok müziklerini yansıtmışlardır. Dengbêjlik bu anlamda önemliydi. Fakat bu çalışmalar yerelle kısıtlı kalıyor, diğer parçalara pek ulaşmıyordu. Direniş çok fazla müziğe yansımıyordu. Mücadeleyi, ideolojiyi ifade etme, örgütlülük çok fazla yok. Tabii tümden yok diyemeyiz ama sınırlıdır. Koma Berxweden böyle bir misyonu üstlendi. Tarihi boyunca, yasaklanan, sömürülen, yok edilmeye çalışılan değerleri de göz ardı etmedi. Bunlara ulaşmak, derlemek, toplumla buluşturmak gibi bir misyonu da var. Dikkat ederseniz ilk albümlerinde bu mirasın izlerini görebilirsiniz. Bir taraftan mücadelenin sesini kitleye ulaştırırken, diğer taraftan halkın emekle beslediği, koruduğu değerleri de ulaştırma hedefi gütmüştür. Zaten mücadeleye hizmet aynı zamanda değerleri özgürleştirebilmekti. Koma Berxwedan imkansızlıklarına rağmen bu değerleri kısmen yansıtmayı başarmıştır. Botan’dan, Dêrsim’den, Mardin’den, Rojava’dan vb. gelen sanatçılarla fikir alışverişi yapıp bilgilerini birleştiren bir kurumdu aynı zamanda. Diğer taraftan tarihte yaşanan toplumsal acıları da müzik kanalıyla yansıtmaya çalıştı. Mesela Ağrı direnişi. 
Xelîl Xemgîn: Kürt Özgürlük Mücadelesi ile birlikte Kürdistan’da sanatçılık anlayışı da değişti, yeni bir boyut kazandı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın da önerdiği ideoloji, Koma Berxwedan için de geçerliydi. Dört parçanın kültürel değerlerini buluşturan rengarenk bir gül bahçesi... Koma Berxwedan da dört parçanın değerlerine sahip çıkmaya çalıştı. Renklerimiz çok farklıydı. Mesela bende bir Efrînli, Seyidxan’da Mardinli, Şemdin arkadaşta Serhatlı gırtlağı çıkıyordu. Bu tınılarla müthiş bir zenginlik oluştu. Bu tınılarla bir düşünce çerçevesinde bir araya gelmek, bizim sanatımızda çok etkiliydi. Gruptaki herkes bu ruhla çalışıyordu. O günlerin şartlarında pedagojik bir rol de oynamıştır aynı zamanda. Amatör ruhumuzla eserlerin özünü değiştirmeden, modern araçları da kullanarak yansıtmaya çalıştık. Hepimiz amatördük, herhangi bir eğitmenimiz de yoktu. 

Koma Berxwedan kasetleri el altında dolaştırılarak insanlarla buluştu. Grup, kitleyi bu anlamda motive etmişti... 
Seyîdxan: Kürt Özgürlük Hareketi bir anlamda insanların özgürlük arayışına cevap verdi, güven kazandırdı. Uyanışı hızlandırdı. Koma Berxwedan’ın eserleri de bu anlamda bir mücadeleyi yansıttığı için çok önemsenen bir misyonu vardı. İnsanlar baskı ve zulmün karşısında korunmak, aynı zamanda eserleri yaymak için ünlü Türk sanatçılarının kasetlerinin içine Koma Berxwedan’ı kopyalarlardı. Mesela, bir Zeki Müren kasetinin içine Koma Berxwedan’ın şarkılarını kopyalayarak, çalışmaları halka ulaştırırlardı. O günün duygusuyla yaşanan mücadele ve kahramanlıkları eserlerde buluyordu halk. Mesela Diyarbakır Zindan Direnişi ya da şehit olan bir arkadaşın kahramanlığı gibi... Bir gazetenin, derginin, mitingin yarattığı etkiden çok fazlasını yaratabiliyordu.  

‘Lê Dayê’ gibi daha birçok eseri hala dillerde olan Koma Berxwedan’ın, o bahsettiğiniz heyecanı yaratan bir misyonu yok bugün. 90’lı yılların sonunda değişen sürece ayak uyduramayarak varlığını sona erdirdikten sonra eski misyonunu yakalayamadı. Son olarak uzun bir aradan sonra Rojava Devrimi’ni anlatan yeni bir albümle kitlelere ulaştınız. Koma Berxwedan’ın misyonu günümüzde neden bu kadar sönük?
Seyîdxan: Mücadele koşulları, değişimi, elbette duygusal yönü güçlü olan biz sanatçıları daha çok etkiledi. Aramızda olmayan, şehadete ulaşan, cezaevinde olan bir sürü değerli çalışanlarımız var. Koma Berxwedan neden bu değişimi-dönüşümü, çıkışı sırasındaki heyecanı coşkuyu yakalayamadı? Hem mücadelenin geldiği aşama hem de bireylerin duruşu önemli bir etkendi. Grup üyeleri kendilerini ideolojik donanıma, değişime tabi tutamadı. Kısmen değişim çabası vardı ama o direnişçi ruhu yansıtan biçimde değildi. Sistemin etkisinin de grup üyelerini geriye çektiğini düşünüyorum. Sanatın kurumlaşmasında etkilerin altında kalarak misyonu geriye itildi. Grubun farklılaşması, daha büyük potansiyele ulaşması hatta atölyeleri olan bir alanı olması gerekiyordu. Sistemin dayattığı ‘siyaset ve sanat’ ayrışması dayatmasını çok aşamadı sanatçılar. Bu yaklaşımlara karşı sanatın gerçekliğini ayakta tutma görevi vardı. Bu noktada pasif kaldı Koma Berxwedan. Bizi bir partinin ideolojik ayağı gibi kaba bir tabirle yansıtmaya çalıştılar. Siyasetten kopuk bir sanat dayatıldı. Bu şartlarda siyasetten kopuk bir sanat düşünemiyorum. 
Xelîl Xemgîn: Koma Berxwedan’ın mücadelede önemli bir ağırlığı vardı. Dolayısıyla sistemin de hedefi oldu. Hatta 90’lı yıllarda , TRT’nin orkestrası bizzat bizim eserlerin sözlerini Türkçe’ye çevirerek okuyordu. Bizim albümleri dinlediği için yıllarca hapis yatan insanlar var. Abdullah Öcalan’ın Roma sürecinde bir değerlendirmesi vardı, “Bu çalışma bir propaganda çalışmasından öte, daha geniş kitlelere ulaşan bir çalışma olmalıdır” şeklinde. Öcalan’ın esareti ile birlikte, aynı zamanda globalleşen değerler, Türk devletinin dayattıkları, işte bir bütün olarak bunları yan yana getirdiğinizde yepyeni bir tarz gerekiyordu. Bu gerçeği bugüne kadar çok dillendiremedik. Koma Berxwedan ağır eleştirilere maruz kaldı. Sistem kendini yeniledi. Türkiye de işte Kürtlerin hakları ile ilgili aldatmaya dayalı reformlar yaparak, global sistemde kendisini güven altına almaya çalıştı.  Bizler bu geçiş sürecini çok ağır yaşadık. Aynı zamanda imkansızlıklar içerisinde bir üretime geçemedik. Sistem kurumlara saldırdı hatta sanatçıları da para ile satın almaya çalıştı. Kurumumuz sadece sanatçı yetiştirmiyor, aynı zamanda kültürel, siyasi donanımı da vermeyi amaç ediniyor. Fakat Koma Berxwedan’ın etiketini kullanarak bireysel çıkar elde eden sanatçılar var. Herkes Koma Berxwedan’dan 83 çıkışını bekliyor. Bugünkü şartlarda eskisi gibi olmaz. 

Peki Koma Berxwedan bundan sonraki süreçte neleri hedefliyor?

Seyîdxan: Büyük bir sanat soykırımı ile karşı karşıyayız. Koma Berxwedan bunun farkında. Geçmişimizden ders alarak, her şeye rağmen Koma Berxwedan kendine gelme mücadelesi veriyor. Şimdilerde bireysel çalışmalar daha çok revaçta. Grup çalışmalarının önemini kavratmamız gerekiyor. Kısa bir süre içerisinde kurumsal bir çalışmaya girme hedefi içerisindedir. Eğitim çalışmalarına yoğunlaşan, etkinlikler organize eden bir yapılanmaya gitmeyi hedefliyoruz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder