ELİF SONZAMANCI
Almanya Gündemi
Kendinden
olmayanı katletme kültürüne sahip bir devlet geleneği ile şekillenen
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun ardından devraldığı bu mirası büyük bir
bağlılıkla devam ettirdi. Ermeniler, Kürtler, Aleviler katliamlardan
geçirtirilerek yüzyıllardır yaşadıkları topraklarından göçertildiler.
Nüfusunun önemli bir oranı Alevi Kürt olan Maraş’ta, gerek tarihteki
Alevi önderlikli halk hareketlerine ev sahipliği yapan bir kent olarak
(1239/40'larda Babai hareketi), gerekse de çok kültürlü yapısından
dolayı devlet erkinin hedeflerinden biri oldu.
Nitekim
1978 yılında yaşanan Maraş Katliamı'nın arkasında kimlerin olduğu,
katliam planlarının nasıl yapıldığı, devletle olan somut bağları
belgeleriyle ortaya konuldu. Katliamda parmağı olanlar devlet
kademelerinde hatırı sayılır konumlarla ödüllendirildi. Öyleki, Alevinin
kanını dökmek konumunda basamak atlamanın bir garantisi olarak
görülüyordu. Hatırlarsanız Kenan Evren'in arşivinde bulunan, 12 Eylül
döneminde Emniyet Genel Müdürü olan Refet Küçüktiryaki'nin imzasının
olduğu bir mektupta şu ifadeler yer alıyordu: ''Malatya il merkezindeki
40 bin Alevi’ye kan kusturdum'', ''Türkiye’de ilk defa resmi olarak
Alevi soykırımını devlet adına başlatan benim''. (Sonradan bu ifadeleri
inkar etti) Vurgulardaki korkunç övünç devletin Alevilere hangi gözle
baktığının net ifadelerini taşıyor. Kan kusturma, katliam
politikalarının yanında, devletin ayrıca Kürt Alevi coğrafyalarının
demografik (nüfus) yapısı ile ''meşguliyeti'' katliamların ardından
kalanları yok etme planıydı.
Koçgiri'de,
Dersim'de, Maraş'ta hep benzer durumlar yaşandı. Zira demografik
yapının değiştirilmesi ile beraber toplumsal yapının da değiştirilmesi
hedef alınıyordu. Son tahlilde Kürdistan'ta şu an yaşanan savaşta
devletin temel aldığı politikarın başında yine demografik yapıyla oynama
olgusu geliyor. Silahlarla çözemediği noktalarda, sessiz sedasız ele
geçirme planları devreye sokuluyor. Maraş'ta Alevi Kürt köylerinin
bulunduğu alana (Maraş'ın Dulkadir ilçesi Sivrice Höyük -Aşağı Terolar-
köyüne 27 bin mültecinin yerleştirilmesi hedefleniyor) yapılmak istenen
AFAD mülteci kampı da bu amaca hizmet eden bir faaliyettir. (HDP Antep
milletvekili Mahmut Toğrul konuyla ilgili meclise soru önergesi vermiş,
DAİŞ'in AFAD mülteci kamplarında örgütleme çalışması yaptığı bilgilerini
paylaşarak kaygısını dile getirmişti. Ayrıca Antep'te Alevilere dönük
saldırılar kaygıları daha da artırıyor. Dolayısıyla Alevi Kürt
köylerinin arasına kurulan böyle bir kampta benzeri faaliyetlerin
olasılığı, coğrafyanın geleceği açısından büyük tehlike arzediyor.)
Nitekim
kampın kurulması için kollar sıvanmış durumda. Valisi, kaymakamı,
askeri ile birlikte köy muhtarları ile toplantı yapılarak ilerleyen
günlerde kampın inşaatına başlanılacağı bildirildi. Süreci itirazsız
atlatmak adına, kampın inşaat çalışmalarına köylüler de dahil edilmek
isteniyor. Tıpkı çimento fabrikalarına yerleştirdiği gibi. Maraş Yaşam
Platformu geçtiğimiz günlerde kampın kurulacağı alanda bir açıklama
yaparak bölge halkını duyarlı olmaya davet etti. Platform bir de imza
kampanyası başlattı. Fakat itirazların sesinin hala cılız kaldığını
söyleyebiliriz.
Avrupa'da yaşayan Maraşlılar arasında
bir duyarlılık oluşturmak adına Avrupa Maraş Girişimi de başlatılan
imza kampanyasına destek mahiyetinde bir dilekçe kampanyası başlattı.
Buna göre itiraz dilekçeleri bireysel olarak valiliğe fakslanıyor. Maraş
Katliamının ardından büyük bir kısmı Avrupa'ya göç eden Maraşlılar'ın,
kendi coğrafyalarına sahip çıkmaları gerekiyor. Fakat ne yazıkki çoğunun
böyle bir gelişmeden haberi bile yok. İnsansızlaştırma politikasının
ürünü tam da böyle bir şey: İnsanları coğrafyasından ve bağlarından
koparmak, duyarsızlaştırmak, jenerasyonlar arasında kapamatılamayacak
boşluklar açarak, kültürel hafızayı yok etmek. Maraş'ta
yaşanan hiçbir şeyi devletin Kürdistan üzerinde yürüttüğü savaş
politikalarından bağımsız göremeyiz, görmemeliyiz. Çevreye verilen zarar
da bu politikalardan bağımsız değildir. Kürdistan'a kurulan güvenlik
barajlarının neden kurulduğunu ve coğrafyaya nasıl zararlar verdiğini
hatırlayalım. Avrupa'da yaşayan Maraşlıların bu süreci yakından takip
etmeleri gerekiyor. Zira kaybettirilmeye çalışılan kendi geleceğimiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder