24 Mart 2016 Perşembe

Halâ kanayan Maraş!

ELİF SONZAMANCI

Almanya Gündemi

Kendinden olmayanı katletme kültürüne sahip bir devlet geleneği ile şekillenen Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun ardından devraldığı bu mirası büyük bir bağlılıkla devam ettirdi. Ermeniler, Kürtler, Aleviler katliamlardan geçirtirilerek yüzyıllardır yaşadıkları topraklarından göçertildiler. Nüfusunun önemli bir oranı Alevi Kürt olan Maraş’ta, gerek tarihteki Alevi önderlikli halk hareketlerine ev sahipliği yapan bir kent olarak (1239/40'larda Babai hareketi), gerekse de çok kültürlü yapısından dolayı devlet erkinin hedeflerinden biri oldu. 
Nitekim 1978 yılında yaşanan Maraş Katliamı'nın arkasında kimlerin olduğu, katliam planlarının nasıl yapıldığı, devletle olan somut bağları belgeleriyle ortaya konuldu. Katliamda parmağı olanlar devlet kademelerinde hatırı sayılır konumlarla ödüllendirildi. Öyleki, Alevinin kanını dökmek konumunda basamak atlamanın bir garantisi olarak görülüyordu. Hatırlarsanız Kenan Evren'in arşivinde bulunan, 12 Eylül döneminde Emniyet Genel Müdürü olan Refet Küçüktiryaki'nin imzasının olduğu bir mektupta şu ifadeler yer alıyordu: ''Malatya il merkezindeki 40 bin Alevi’ye kan kusturdum'', ''Türkiye’de ilk defa resmi olarak Alevi soykırımını devlet adına başlatan benim''. (Sonradan bu ifadeleri inkar etti) Vurgulardaki korkunç övünç devletin Alevilere hangi gözle baktığının net ifadelerini taşıyor. Kan kusturma, katliam politikalarının yanında, devletin ayrıca Kürt Alevi coğrafyalarının demografik (nüfus) yapısı ile ''meşguliyeti'' katliamların ardından kalanları yok etme planıydı. 

Koçgiri'de, Dersim'de, Maraş'ta hep benzer durumlar yaşandı. Zira demografik yapının değiştirilmesi ile beraber toplumsal yapının da değiştirilmesi hedef alınıyordu. Son tahlilde Kürdistan'ta şu an yaşanan savaşta devletin temel aldığı politikarın başında yine demografik yapıyla oynama olgusu geliyor. Silahlarla çözemediği noktalarda, sessiz sedasız ele geçirme planları devreye sokuluyor. Maraş'ta Alevi Kürt köylerinin bulunduğu alana (Maraş'ın Dulkadir ilçesi Sivrice Höyük -Aşağı Terolar- köyüne 27 bin mültecinin yerleştirilmesi hedefleniyor) yapılmak istenen AFAD mülteci kampı da bu amaca hizmet eden bir faaliyettir. (HDP Antep milletvekili Mahmut Toğrul konuyla ilgili meclise soru önergesi vermiş, DAİŞ'in AFAD mülteci kamplarında örgütleme çalışması yaptığı bilgilerini paylaşarak kaygısını dile getirmişti. Ayrıca Antep'te Alevilere dönük saldırılar kaygıları daha da artırıyor. Dolayısıyla Alevi Kürt köylerinin arasına kurulan böyle bir kampta benzeri faaliyetlerin olasılığı, coğrafyanın geleceği açısından büyük tehlike arzediyor.) 
Nitekim kampın kurulması için kollar sıvanmış durumda. Valisi, kaymakamı, askeri ile birlikte köy muhtarları ile toplantı yapılarak ilerleyen günlerde kampın inşaatına başlanılacağı bildirildi. Süreci itirazsız atlatmak adına, kampın inşaat çalışmalarına köylüler de dahil edilmek isteniyor. Tıpkı çimento fabrikalarına yerleştirdiği gibi. Maraş Yaşam Platformu geçtiğimiz günlerde kampın kurulacağı alanda bir açıklama yaparak bölge halkını duyarlı olmaya davet etti. Platform bir de imza kampanyası başlattı. Fakat itirazların sesinin hala cılız kaldığını söyleyebiliriz. 

Avrupa'da yaşayan Maraşlılar arasında bir duyarlılık oluşturmak adına Avrupa Maraş Girişimi de başlatılan imza kampanyasına destek mahiyetinde bir dilekçe kampanyası başlattı. Buna göre itiraz dilekçeleri bireysel olarak valiliğe fakslanıyor. Maraş Katliamının ardından büyük bir kısmı Avrupa'ya göç eden Maraşlılar'ın, kendi coğrafyalarına sahip çıkmaları gerekiyor. Fakat ne yazıkki çoğunun böyle bir gelişmeden haberi bile yok. İnsansızlaştırma politikasının ürünü tam da böyle bir şey: İnsanları coğrafyasından ve bağlarından koparmak, duyarsızlaştırmak, jenerasyonlar arasında kapamatılamayacak boşluklar açarak, kültürel hafızayı yok etmek. Maraş'ta yaşanan hiçbir şeyi devletin Kürdistan üzerinde yürüttüğü savaş politikalarından bağımsız göremeyiz, görmemeliyiz. Çevreye verilen zarar da bu politikalardan bağımsız değildir. Kürdistan'a kurulan güvenlik barajlarının neden kurulduğunu ve coğrafyaya nasıl zararlar verdiğini hatırlayalım. Avrupa'da yaşayan Maraşlıların bu süreci yakından takip etmeleri gerekiyor. Zira kaybettirilmeye çalışılan kendi geleceğimiz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder