Elif Sonzamancı/KÖLN 
PİRHA- TV10’un Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin televizyonlarının kapatılmasının kendilerini durdurduğu anlamına gelmediğini belirterek ” Kerbela’da Hüseyin, dar ağacında direnen bir Pir Sultan örneklerimiz var. Alevilerin sesini susturamazlar’’ diyor.
OHAL’in ilanının ardından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 28 Eylül tarihinde kapatılarak kapısına kilit vurulan TV10’un, yeni KHK ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen malları,  İkitelli’de bulunan merkezi binasından çıkarılarak satışa çıkarıldı. Tabi sadece malları değil, aynı zamanda frekans ve lisans hakkı da.
Kendi deyimleri ile “Kabesi insan olanın, Hakk ve hakikatin sesi”  TV10 , çok kültürlü, çok dilli yayın prensibi ile Alevilere adeta bir çatı oldu. Farklı coğrafyada, farklı erkanlar yürüten Aleviler bu çatı altında birbirlerini tanıma fırsatı buldu. Alternatif bir yayıncılık anlayışı geliştirdiği için kapatılan TV10’un Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin ile TV 10’un başarısını, Alevi örgütlenmesindeki rolünü ve kapatılış sürecini konuştuk.

 Tv10 kurulma aşamasındayken, bu kadar geniş bir kesime ulaşacağı tahayyül edilmedi. Bir ütopya olarak görülen TV10’un kurulma sürecini ve yayın politikasını konuşalım öncelikle. Nasıl bir süreçti, nasıl bir yayın politikası izledi ki geniş bir tabana ulaştı?
Gerek Avrupa’da gerek Türkiye’de Alevi inancını, sorunlarını yansıtan televizyonlar kuruldu. Tv10 kurulduğunda da kamuoyunda benzer bir televizyon kuruldu ön yargısı vardı. Fakat kurulduktan kısa bir süre sonra toplumda karşılık buldu. Bu işte yayın politikası ile ilgili bir durum. Çepnisinden, Tahtacısına, Kürtçesinin Zazaki ve Kurmanci lehçesini konuşan Alevilere, Alevilerin bütün farklılıklarını ekrana yansıttı. Ana akım medya stüdyolara dayalı yayın yapıyordu. Fakat TV10 Alevilerin yerleşim yerlerine bizzat giderek, toplumla temas ederek, Alevilerin sofrasına konuk olarak, tarlada ziyaret ederek, Cem’ine katılarak, çocukları ile oynayarak yayın yaptı. Bundan önce kimsenin mikrofon uzatmadığı insanlara ulaşan bir yayın politikası yaptı. Alevi toplumunda böylelikle büyük bir karşılık buldu. Bu da aynı zamanda Alevi toplumunun farklılıklarını ortaya çıkardı.
“TV10 ÇOK DİLLİ BİR YAYINCILIK YAPTI”
Şimdi egemenlerin bütün Alevileri bir kefeye koyup aynılaştırma zihniyeti var, Alevileri sisteme entegre etmek çabası var. Alevi toplumunun kendi içinde farklılıkları var. Etnik, erkan-yol, kültürel farklılıklar ve benzerleri. Biz bu farklılıkları öne çıkardık. Yol bir sürek bin birdir. İşte bu bin bir süreği tek tek yayınladık. Dersim, Malatya, Adıyaman, Maraş, Sivas, Tokat, Karadeniz, Çepni, Tahtacı, Hakikatçiler, ismini daha sayamadıklarım….Yine Alevi ocaklarına karşı da devletin tavrı aynıydı. Eğer Aleviler varlıklarını sürdürdüler ise bu ocakların varlığındandır. Her Alevi ocağı da kendine özgü, yerel özellikleri olan ocaklardır. Biz bunları kendi farklılıkları ile öne çıkardık. Kültürel yapısı, etnik yapısını bir zenginlik olarak öne çıkardık.
“HER YERİ KENDİ ÖZGÜNLÜĞÜNDE TANITTIK”
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte, tekke ve zaviyeler kanunu ile dergahların kapatıldığı bir tarihten geliyoruz. Böyle olunca ocaklar arasındaki bağlar da koptu. Mesele Üryan Xızır Ocağı’nın taliplerinin yüzde 90’ı Kürttür. Dersim kökenlidirler. Bir yandan Hubyar Sultan Ocağı var. Talipleri Türkmendirler. Şimdi pirlik mürşitlik ilişkisi kopmuş durumda. TV10 sayesinde ocaklar birbirini tanımaya başladı. Hubyarlar, Uryan Xızırlar, Güveç Abdallar, Kureyşanlar, Çepniler, Tahtacılar, Ağuçanlar birbirinin erkanlarını tanımaya başladı. Alevi toplumunun ocaklarını ve birbirini tanımasında büyük bir hizmet sundu TV10. Çok dilli yayıncılık yaptık aynı zamanda. Türkiye’de Alevi inancına yönelik yayın yapan televizyonların Türklük baskın gösterilerek bir yayın yapma eğilimi vardı. TV10 çok dilli bir yayıncılık yaptı. Mesela Varto, Bingöl Dersim’ de erkanlarını Zazaca yürütüyorlar. Kutsal mekanlara gittiklerinde kendi dillerinde dualar okuyorlar. Maraş Adıyaman, Sivas, Tokat, Malatya gibi coğrafyalar Kurmanci yapıyorlar. Karadenizdekiler de kendi dillerinde yapıyorlar. Biz kendi dilleri ile olduğu gibi yansıttık. Aynı zamanda Araplar. Türkiye’de Arap toplumuna karşı bir ötekileştirme vardır. TV10’da Arap Alevilere yönelik Arapça program yapıldı. Bu Türkiye’de ilk ve tektir. Şu noktanın altını çizmek gerekir. TV10 bütün bunları yaparken onlar adına Aleviliği tanımlamaya çalışmadı. Her yeri kendi özgünlüğünde tanıttı.
Tabii kentleşme ile beraber de ilişkilerde zayıflama oldu. TV10 bütün bu kaybolmaya yüz tutmuş yolu, erkanı, ritüelleri kayıt altına aldı. Ama alırken mümkün olduğunca biçimlendirmeye çalışmadı. Alevilik nasıl yaşanıyorsa o şekilde arşivledi. Köylerde, kentlerde yaşayan Aleviler kendi tarihlerine bir geri dönüş yaptılar. Yaşlıların çocukluk yıllarında yaşadığı Aleviliği tekrar yaşattı onlara. İşte TV10 bu noktada bir aracı görevi gördü.
Bahsettiklerinizin yanında TV 10 aynı zamanda sosyal refleksleri de ortaklaştırdı. En azından buna vesile oldu. Alevi örgütlenmesinde nasıl bir misyona sahipti TV10?
Öncelikle söyleyelim: Türkiye demokratik bir ülke değil. Alevi kurumlar Türkiye’de yaşanan sorunlara karşı tutum almayıp ortak bir tavır göstermiyordu. TV10 Alevi örgütleri, inanç önderlerinin tutum almasında önemli bir rol oynadı. Aleviler katliamlarla yüz yüze kalmış bir toplum. Bir kadın, sosyalist, demokrasi barış mücadelesi yürüten biri olarak Türkiye’nin demokrasi, emek mücadelesinde önemli rol aldı Aleviler. Fakat Alevi örgütleri bu noktada çok rol oynayamadı, kurumlar açık tutum almadılar. Daha çok laiklik ya da temel bazı sorunları dile getirme bakımından daha çok yansıttılar. Alevi hareketinin diğer sorunları konusunda da görüşlerini dile getirip kamuoyu oluşturma noktasında TV10 kolaylaştırıcı bir rol oynadı. Programlar yaptı. Görüşleri ekrana yansıttı. Mesela Aleviler kadın cinayetleri, Kürt sorunu, bilimsel eğitim, anayasa konusunda ne düşünüyor gibi konularda düşüncelerini ekrana taşıdı. Biz onlara mikrofon uzattıkça, programlar yaptıkça Aleviler bu tartışmalara dahil oldular, önemli işler de yaptılar. Mesela Alevi düşmanı bir coğrafyadan gelen Suriyeli sığınmacıların getirilip Alevi coğrafyasına yerleştirilmesinde sessiz kalan Alevi kurumları, TV10’un yansıttıkları ile etkin tepkiler gösterdiler. Aleviler Cizre, Sur gibi şehirleri darmadağın eden savaş sürecinde Xızır lokmaları, su götürdüler. Kobane IŞİD barbarlarının saldırıları altındayken sınıra gidip cem tuttular. Alevi hareketlerinin yapmış olduğu etkinlikler bütün topluma duyurulmuş oldu TV10 sayesinde. Aleviler kamuoyu bazında bir güç olarak kabul görmeye başladı. Eğer yaptıklarınız yansıtılmıyorsa kimse bunu duymaz. TV10’un bunda payı büyüktür.
OHAL mağdurları arasında muhalif gazeteciler, yayınlar var. OHAL ile birlikte birçok kanal kapatıldı. TV10’da kapatılan kanallar arasında. Size kapatılma sinyalleri gelmiş miydi? Ya da o dönemi nasıl karşıladınız?
Yaptığımız yayınlar, yayın çizgimizden dolayı baskı altında kalıyorduk. Örneğin Dersim’in ormanları yakılırken, kutsal mekanlar harabe edilirken, Muş Varto’da cemevi yıkıldığında, Terolar’da yapmak istedikleri demografik değişikliği, yine Antalya’da Abdal Musa Dergahı’nın bulunduğu yerde Mermer fabrikaları yapmaya çalışıldığında biz yayındaydık ve baskı altında kalıyorduk.
“GİTMEDİĞİMİZ ALEVİ YERLEŞİM YERİ KALMADI”
Baskılar size hangi yollarla, daha doğrusu araçlarla yapılıyordu?
Uyarı oluyordu. Kameramanlarımız ve muhabirlerimizi alanlara sokmuyor ya da uzaklaştırmaya dönük fiiller yaşanıyordu. Programlarımıza dönük uyarılar da geliyordu. RTÜK’ten cezalar da aldık. Haliyle OHAL’den sonra tetikte bekliyorduk. Ama bu kadar hızlı geleceğini tahayyül edememiştik. Bizi kapatmalarındaki temel neden bizim yayın politikamız. Biz Alevi yerleşim yerlerinin neredeyse tümünü gezdik. Gitmediğimiz yer neredeyse kalmadı. Aleviler için bütün etkinlikleri canlı yayınladık. Maraş, Çorum, Sivas, Gazi… katliamları yıldönümleri gibi. Rituelleri de canlı yansıttık aynı zamanda. Bütün bunlar şimşekleri üzerimize çekmemize yetti.
TV 10’un mal varlıklarına el konularak satıldı…
Televizyonların arkalarında sermaye grupları var. Tv10’un sermayesi Alevilerin lokmaları. Sermayesiz televizyonların ayakta kalması zordur. Fakat biz halkımızın gücü, lokmaları ile ayaktayız, ayakta kalmaya da devam edeceğiz. Şimdi sadece malları satılmıyor. Aynı zamanda lisans ve frekans hakkı da satılıyor. Aleviler vergi ödüyor ama hiçbir hizmet almıyorlar. Fakat TV10’da bir karşılığı vardı. Bu satışları kendi çevrelerine peşkeş çekecekler. Mallarımıza el koymaları da bizi derinden üzdü. Çünkü o stüdyoları eşyaları emeklerimizle inşa ettik.
Bu şu anlamada geliyor; bugüne kadar Aleviliği izlediği bir kanalda, bundan sonra karşıtı yönde bir yayında bulabilir seyirci…
Şimdi bir çok evde TV10 ön sıralarda. Karartıldığını düşünüyorlar, hep açıyorlar ve beklenti içerisindeler. Şimdi hep kendi inancını izlediği bir kanalı bir gün açacak kendisine hakaret eden bir yayın izleyebilecekler. Bu Aleviliğe hakaretin ve asimilasyonun başka bir versiyonu.
TV 10 ekibi her Cumartesi Galatasaray’da eylem yapıyor. Son olarak hem seyircilerinize, hem de kamuoyuna ne mesaj vermek istersiniz?
Biz her Cumartesi günü toplanıyoruz. Böylelikle aynı zamanda bir kamuoyu yaratıyoruz. Biz Alevilerin sesi susturulamaz diyoruz. Kerbela’da Hüseyin, dar ağacında direnen bir Pir Sultan örneklerimiz var. Biz kalabalık toplanmıyoruz ama bir duruş sergiliyoruz. Umutsuzluğu kırmanın yeni araçlarını yaratmaya çalışıyoruz. Alevi haberciliği devam ediyor. Pir Haber Ajansı kuruldu. TV10 internette yayında. Alevilerin sesini susturamazlar.