14 Ocak 2016 Perşembe

ALEVİLERİN HASSASİYETLERİNİ ‘BİLMEME’ ÜZERİNE: Ceceli’nin kabahatinden büyük olan özrü


ELİF SONZAMANCI

Geçtiğimiz günlerde pop sanatçısı Mustafa Ceceli bir ödül töreninde Aşık Daimi’ye ait ‚’Kainatın aynasıyım’ adlı deyişi okudu. Buraya kadar bir sorun yok. Pekala bir pop sanatçısı da Alevi deyişlerini okuyabilir. Fakat durum bir deyişi okumakla ilgili değil, durum bir Alevi deyişinin nasıl yorumlandığı ile ilgili. Ceceli deyişte yer alan "Bana eğilsin melekler" kısmını "Bana eğilmiş melekler" olarak değiştirmiş. Şu iki dörtlüğü ise tamamen sansürlemiş:

Tevrat’ı yazabilirim
İncil’i dizebilirim
Kuran’ı sezebilirim
Madem ki ben bir insanım
Enel Hak’ım ismim ile
Hakka erdim cismim ile
Benziyorum resmim ile
Madem ki ben bir insanım
Alevilerden büyük tepki alması, özellikle sosyal medyada bu tepkilerin yaygınlaşması üzerine Ceceli, yine sosyal medya hesabından özür videosu yayımladı. Videoda ; saf ve temiz duygularla bu deyişi okuduğunu, deyişi seslendirirken ‚deyiş adabına uymayan tavırlarının farkına vardığını belirten Ceceli, yaptığı yanlıştan dolayı özür diliyor. Konuşması burada bitmiyor, zira ilgilendiğimiz kısım videonun devamı. Video kanallarında deyişi seslendiren farklı ustaları dinlediğini, bazılarının ise ilgili kısımları okumadığını , kendisinin okumamasının da bir problem yaratacağını hiç düşünmediğini belirtiyor. Burada bana en samimi gelen itiraf ‘"bilmemek" üzerine söyledikleri. İşte tam da bu edimden hareketle ele alırsak, "bilmemek" olgusunun, aslında bir inancı tahakküm altına almaya çalışan devlet politikasından çok ta bağımsız olmadığını söyleyebiliriz.
Ceceli devletin hassasiyetlerini ilk’ler arasına koyduğu için Alevilerin
Hassasiyetleri ile ilgilenmemiş. Zira devletin resmi söylemine ters düşeceği kaygısına, hedef kitlesinin de hassasiyetleri eklenince, Alevilerin hassasiyetleri es geçilmiş. Oysa ki; Aşık Daimi’nin Alevi inancının temel felsefesini 7 dörtlükte özetlediği deyişini sansürleyerek okuması ve sözlerinin üstünde oynaması sadece Aşık Daimi’ye değil, aynı zamanda yıllardır katı sansürlerle beslenen asimilasyon politikalarına maruz kalan Alevilere hakarettir.
Aşk ehline şarap bir Aşık: Daimi
Aşık Daimi deyişleri ile Alevi müziğinde önemli bir yeri olan halk ozanıdır. Aslen Erzincan’ın Tercan ilçesinin Çayırlı bucağına bağlı Kara Hüseyin köyündendir. Ailesi daha sonra İstanbul’a göçmüştür. Bu nedenle Daimi’nin doğum yeri İstanbul’dur. (1932). Ailesi Daimi 5 yaşlarındayken tekrar Tercan’a döner. Fakat 1950’li yıllardan sonra tekrar İstanbul’a taşınır.
Bugüne kadar bir çok sanatçı tarafından dillendirilen ‚’’ Ne ağlarsın benim zülfü siyahım’’ diye başlayan şiir de Aşık Daimi’ye aittir. Daimi bu ağıtlama şiirini 1981 yılında Dersim’de şehit edilen oğlu Kazım’ın ölümü ile büyük üzüntü yaşayan eşine hitaben yazmıştır. (Mehmet Bayrak, Dersim- Koçgiri, Özge Yayınları, s: 363)
Alevilere biçilen kader : Asimilasyon ve katliamlar
Gerek Alevi inancında önemli bir yere sahip olan deyişler, gerekse bu deyişleri yine Alevi inancının temel taşı nam-ı diğer ‘Telli Kur’an’ ile dillendiren Aşıklar, baskılara maruz kaldılar, ki bu zulüm hak talepleri ile paralel olarak dönem iktidarları tarafından uygulanmıştır. (Örneğin Pir Sultan Abdal , Osmanlı’nın zulmüne, tek silahı sazı ile karşı koymuş, karşılığında idam edilmiştir.)
Osmanlı’dan başlayarak, İttihat ve Terakki’nin geliştirdiği asimilasyon politikaları, günümüzde de resmi erkin politikalarının belirleyicisi oldu. Zira, bu politikalar çerçevesinde özellikle Kürt Alevilerin yoğun olarak yaşadığı coğrafyalarda etnik temizliğe gidildi. Bu politikaların temel düsturlarından biride katliamlardı. Barbarca yapılan katliamlar ve ardından yarattığı travmalar, Alevilerin toplumsal belleklerinde hala gittikçe derinleşen bir yara olarak duruyor.
İnanç ve kültüre yapılan bu saldırılar, nesilden nesile akan kültürel mirasın engellenmesini de esas alıyordu. Hatta, Alevilerin deyişlerini dillendirdiği saz bile yasaklardan payını aldı. Yine bir çok Ozan Kürt dilinin üzerindeki baskılardan dolayı, deyişlerini Türkçe seslendirdi, öyle ki, Kürtçe sözler yıllarca gizlice yazılarak, özenle saklandı.
Peki günümüzde durum farklı mı? Elbette değil. Her ne kadar örgütlülük anlamında mesafe kat etseler de, devlet aklı hala Alevilere öteki bir inanç olarak bakmaya devam ediyor. Mevcut iktidar yer yer aleni, yer yer dolaylı bir şekilde Alevi inancını hedef alıyor. Devlet erkanı tarafından yapılan ayrımcı açıklamalar, Alevilere yönelik saldırılar her geçen gün daha da artıyor. İnanç meselesini çözmek adına atılan adımlar ise Alevileri tamamen devlete bağlama politikalarından başka bir şey değil.
Yorum var, bir de yorum var...
Diğer taraftan; bu kadar derin asimilasyon politikaları karşısında kuşaklar arası boşluktan faydalanan sistem, kendi kültürel değerleri karşısında duyarsız bir jenerasyon yaratmayı başardı. Öyle ki; ‘Bingöl Şewiti’ ile halay çeken, ‘Haydar Haydar’ deyişi ile oynayan bir jenerasyonun varlığı inkar edilemeyecek kadar gerçek. Bununla birlikte deyişleri özlerini bozmadan ve yozlaştırmadan, kültürel köklerine sahip çıkılarak, farklı enstrümanlarla zenginleştirerek icra eden sanatçıların çalışmalarına da saygı duyduğumu belirtmek isterim. Bu sanatçıları tenzih ederek, Ceceli’nin farklı kitlelerle buluşturmayı düşündüğü deyiş yorumunun maalesef bu kriterlerin dışında kaldığını söylemek yanlış olmaz.
Özcesi; devletin ve buna paralel olarak düşünen hedef kitlenin hassasiyetlerini (!) Alevilerin hassasiyetlerinin önüne koyarak hareket edenlerin, Alevilerin sert duvarına çarpacağı gerçeğini bilmeleri gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder