KADININ
ALEVİLİKTEKİ YERİ VE TOPLUMSAL KARŞI (SIZ) LIĞI?
Alevi
Kadın Konferansına doğru...
Elif
SONZAMANCI
Kızılbaş-Alevi inancına mensup bireylerden kime
sorarsanız sorun ‘’Alevilikte kadının kutsallığı’’ konusunda hemfikirdir.
İnancın özüne indiğinizde bu kavramın gerçekten de doğruluğuna şahit oluruz.
Edebiyatında, ritüellerinde kadının önemine, ve erkek ile eşitliğine vurgu
yapılır. Kavramsal olarak hala herkesin kendine göre tanımladığı Kızılbaş-Alevilik
inancında, kadının kutsandığı gerçeğinde hemfikir bir görüş savunulur.
Alevi meclislerinde kadına yönelik ayrımcılık yoktur.
Erkekler kadar kadınlarda posta oturarak cemi yürütebilir. Bu konuda
araştırmaları ile bilinen Haşim Kutlu Alevilikten bahsederken kadim bir
Ortaklık Toplumu’ndan bahseder. Bir röportajında Kutlu şunları belirtiyor:
‘’Tarihsel ve toplumsal bakımından hangi dönem dini olursa olsun fark etmez,
dini bir toplum formatı olarak ele aldığınızda, Aleviliğinde bir doğa dini olarak,
kadim Ortaklık Toplumu’nun bir bütün olarak üst yapısını ifade ettiğini
görürsünüz. Tarihsel kökleri de, kadim Ortaklık Toplumu’na dayanır.’’ Kadim Ortaklık olgusunu üç temel kutsallıkla
ifalendiren Kutlu, bunları Beslenme, Barınma ve Üreyim(doğum) olarak sıralar.
Kutlu’ya göre bu üçlü kutsallığın temelinde ise Ana vardır.
İlk kadim ortaklık,
doğal olarak Kadın Anaya aittir. Bütün kutsallıkların temelinde dişil öğe
vardır ve “Doğum” kavrayışı esastır. Bu üçlü kutsal terkip, Ana şahsında
ifadesini bulduğundan Aleviliğin batıni yüzünde; Yol, ana olarak; baba, Erkan olarak tanımlanır. Kutlu’nun
tanımları Alevilikte kadının yerini hakkında öz bilgiler verir.
Yine başka bir örnekte Yaresanlıkta geçer. 8. yüzyılla
12. yüzyıl arasında, Kürtlerin edebiyatının önemli temellerini oluşturan
Yaresan şairlerinden bahsedilir. Bunların 12 tanesi kadın şair olarak bilinir.
Mehmet Bayrak şair- kadınların sıfatlarından bir tanesinin “dayê” olduğunu
belirtir ve şöyle devam eder: ‘’Alevilikte dini bir misyon olarak kullanılan
“ana” sıfatı, Yaresan Kürtleri’nde “dayê”dir. Bu kadınların da yarısı tanbur
eşliğinde eserlerini, nefeslerini icra ediyor.’’
Yine Hakikatçı
Aleviliğin temsilcilerinden, Hakikatçi Alevilik meclislerinde kendini
yetiştirmiş Afe Ana kadına eksik diyenlere yönelik yazdığı polemik şiirinde
şöyle der :
Ey vaiz sen bize eksik diyorsun
Eksiği özünde görsen olmaz mı
Bu nasıl iftira ne söylüyorsun
İblisi özünden sürsen olmaz mı
Aslında bu kadının Alevilikte yeri ile ilgili bir yazı
değil. Bu nedenle, bu konuyu başka bir yazıya bırakarak örneklerimizi kısa
tuttuk.
Alevilikte kadınlar cemlerde kendilerini bu kadar özgür ifade edebilirlerken, günlük yaşamda da
bu ‘’kadınların daha özgür ve eşit görüldüğü’’ söylemi yerini buluyor mu?
Düzenlenen Alevi etkinliklerinde kadına ne kadar temsiliyet veriliyor? Bu
inancın özünü yaşatan Pîrler bu bilinci meclislerinde ne kadar,dile getiriyor?
Devlet tarafından yapılan etkinliklere baktığımızda,
kadın temsiliyeti konusunda sıkıntı yaşandığını görürüz. Vitrine önem veren, resmi
görüşün tekelindeki etkinliklerde kadınların temsiliyetide bu öze sadıktır.
Fakat düzene karşı olan ‘Öz‘ü‘ itibariyle Aleviler, kendi etkinliklerinde bunu
ne kadar başarabiliyor. Kadın temsiliyeti burada da sadece vitrin düzeyin de mi
kalıyor?
Söylem olarak gerçekleştirilen ‘’Alevilikte kadının
eşitliği’’ gerçek yaşam karşısında neden bu kadar sönük kalır. Kuşkusuz bu
sorunun yanıtları tarihsel düzlemde gizli. Alevi inancına mensup bir coğrafya
da yetişen biri olarak, genel kanım ;
Alevi toplumundaki kadının yerinin, inancın Öz‘ünde belirtilen gibi
olmadığıdır. Sadece söylemde kalan ‘’kadın eşitliği’’, sadece eril sistemi
suçlayarak geçiştirilemez. Söylemin işlevselsizliği kadınlarında bir o kadar
kendilerini ifade edemedikleri/etmedikleri gerçeğine götürür bizi.
Alevi kadınların hem akademik alanda, hem de çalışma
alanındaki temsili hala yeterli düzeyde
değil. Bunun en büyük örneğini,
Alevi etkinliklerindeki temsiliyetlerde görürüz. Alevi kadınları maalesef, yer
yer Alevi inancı mensupları tarafından eleştirilen, diğer inanç mensubu
kadınların hala ilerisinde değildir. Alevi kadınlarının gerek toplumsal
mücadelede, gerekse çalışma yaşamında var olduklarını biliyoruz. Hatta daha
rahat yaşam tarzlarından dolayı, bu kaynaşmanın daha kolay olduğunu da. Fakat
Alevi kurumlarındaki temsileyete baktığımızda neden eğrinin bu kadar ters yönde
gittiği anlaşılır değildir.
Yine başka bir örnekte, Alevilikte kadının yerine yönelik
çalışmalar oldukça kısıtlı iken, bunu ifade eden yazarların neredeyde hepsi
erkektir. Alevilikte kadının yeri ve önemini, genelde toplumda ve tartışmalarda
erkekler dile getirir. Erkeklerin yazdığı kitaplardan kadının Alevilikteki
yerini öğrenmeye çalışırız.
Resmi söylem ve etkinliklerinde kadının arka planda
kalmasını kısmen anlaya biliriz. Çünkü iktidar yaratılışı gereği, erildir ve
kadını arka planda tutar. Fakat iktidara karşı olan inanç mensuplarının, kadını
bu kadar arka plana atmaları kabul edilemez. Burada kadını arka plana atan
anlayışın, kadınlar tarafından benimsenip, razı olunmasıda bir o kadar kabul
edilemez bir olgudur.
Aleviliğin toplumsal karşılığı günümüzde zayıftır .
Endüstrileşmenin gelişmiş olduğu modern toplumlarda, tüketim hastalığının da
hortladığı gerçeğini eklersek, insana dair üretim zayıftır ve bu, haliyle inanç
ve düşünce yozlaşmasını da getirir. Bundan , Öz’üne insanı koyan Alevi toplumu
da nasibini almıştır, ki kadının durumu daha acıdır. Bir toplumun inancı,
sosyal düzeninden ve yaşantısından çok ötede değildir, ikisi birbirini etkiler.
Öz’üne insanı koyan , ‘’Her ne arar isen kendinde ara’’ nmasını telkin eden bir
inancın toplumunun, günlük yaşam düzeyi de , inancının felsefesini
karşılamalıdır. Kitaplarda, ritüellerde kadını öven, fakat yaşamına
yerleştirilmeyen inanç, en büyük yozlaşmayı da beraberinde getirir. Eylemin
özüde sözüde bir olmalıdır.
Yukarda belirttiğimiz durumlardan dolayı Alevi kadında
bir arayış , bilinçlenme isteği olması gerekiyor. İşte tam bu nedenden dolayı
merkezine kadınları koyan bir Alevi Konferansı yapma zorunluluğu kendini dayatıyor.
Alevi İnancında kadının yeri nedir? Bunun
toplumsal karşılığı var mıdır? Nesillere aktarıcı rolü olan Alevi
kadınlar kendi inanç ve kültürlerine ne kadar sahip çıkıyor? Bunu ne kadar
ebeveynlerine aktarabiliyor? Sorular daha da artırıla bilinir. Alevi Kadın
Konferansı fikrine yönelik görüştüğüm kadınların kendileri de bu soruların
cevabını merak ediyor. Okuma sayısı , kadının sosyal katılımının yüksek olduğu
Alevi toplumunda, kadınlarda kendi yerlerini sorgulamak istiyor. Çünkü
inançlarının gereği eşitlik olgusunun, şu anda toplumsal karşılığının
olmadığının farkındalar. Ritüeller aktarılırken, kayıp halkanın boşluğunu bir nebze olsun
doldurmak adına, sadece sosyal boyutu değil, aynı zamanda inançsal boyutunun da toplumdaki karşılığını tekrardan kazanmak
istiyorlar.
Tabii ki bir Alevi Kadın Konferansı bu boşlukların
hepsini dolduramayacak. Fakat bilinçlenme isteğinin önemli bir halkasını
oluşturacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder