13 Haziran 2013 Perşembe

ERKEK BAKIŞLI KADINLAR








ERKEK BAKIŞLI KADINLAR

ELİF SONZAMANCI

Bir hikaye,  kısacık. İçinde yalnızca kadınlar var. Kısacık hikayede kıssadan hisse. Başkahramanlar bir genç kız ve erkek bakışlı bir kadın.

******
Saçları sanırsın altından , belikleri beline değen, gözleri bilinmez bakar, hiç utangaç değil, yanaklarından sanırsın ateş püskürür. Bakar durur etrafına, aitlik hissi hiç yaşamadığı beton zemini arşınlarken, birkez daha öfkelenir. Öfkesi sanırsın bir denizi yutar. Dünyada gidecek yeri kalmamış sanki. Oysa ne kadar özlem taşır içinde. Durdurak bilmeyen bir bilinmezdir yüreğine sığdırdığı, sanırki dünya o kadar küçük, oysa dünya ne kadar büyük, ne kadar bilinmez. Tek zenginliği sessizce ağlamak, ama kimseler görmeden. Elleriyle yüzünü kapatıp hüngür hüngür ağlayarak, içinde biriken tüm öfkeden kurtulmak, onun için dünyalara bedel.

Daha yeni bir gelin, narin bir gelincik, toprak bir avlunun ortasında bilmediği yüzler bakıp bakıp geçer. Kimisi bedenini süzer, kimisi gözlerini. Boncuk boncuk  gözleri fırtınalı bakar, her bakış onun için teninde soğutulan kızıl bir maşa.  Sanırsın gözlerini gözlerine her değdiren yüreğini koparıp ellerinde havaya kaldıran bir cani misali öfkeli bakar. Nedenini hiçbir zaman anlayamadı, toprak avluda bir yabancı gibi ağaçların rüzgarla dansını dinlerdi. Bu ona iyi gelirdi. İyi ne kelime. Bu onun için sonsuz bir boşlukta hiç düşmeden, çarpmadan, kimseler olmadan doyasıya dansetmekti. Geleli daha bir ay bile olmamıştı. Oysa bir yıl gibi geçiyordu her gün, her saat. Peki bu öfkenin nedeni ne idi? Neden erkek gibi davranan kadınlar yüzlerine taktıkları bu maskeyle dolaşırlardı etrafında? Oysa şimdi mutlu olması gerekmiyor muydu…

***
Bundan bir kaç ay önce en sevdiği işlerden olan bostanda  başladı herşey. Böyle şeyler bilmezdi hiç. Sevmek onun için yalnızca hayallerde yaşanan tanımlayamadığı birşeydi. Tek kişilikti. İlk olarak yanıbaşlarındaki evde arkadaşında görmüştü sevmenin nasıl birşey olduğunu. Yüzüne gül düşmüştü arkadaşının, çeyzini hazırlıyordu. Sanki başına gelen en güzel şey buydu. Danteller işlerdi tel tel. İnsanların kullanmadıkları şeylere bu kadar zaman ayırmalarını hiç anlamazdı. Oysa bunun bir gelin için zenginlik kaynağı olduğunu, çeyizini kadınlara böbürlene böbürlene gösteremediği için ne kadar ezileceğini sonra farkedecekti. O zamandan başlamıştı zaten muhalefeti. Annesinin çeyzini hazırlaması gerektiğini söylerken, o çat pat okuduğu hikaye kitaplarına meyil vermişti. Fakat bu muhalefeti onun okula gitmesine yetmemişti. O da elinin değdiği ne varsa öğrenmişti. Elinde imkanı olsa kimbilir neler yapardı. Oysa sunulan imkan evlerinin önündeki bostanlık kadardı. Şu an  avlusunda oturduğu, evlendiği çocukta o bostanlıkta görmüştü onu. Öylesine bakışmışlardı. Başka bir köydendi belli, fakat nedense bakışlarını kaçırmamıştı. Sonra o hep geldi, hep bakıştılar. Sevmekten öte bir kurtuluş umudu idi belki, bu duvarları yıkmanın bir gerekçesi. Sevmek onun için hala hayallerde yaşanan tek kişilik birşeydi. Ne onun ailesi, ne de kendi ailesi sıcak değildi bu işe.  Birgün tamda düşlerindeki gibi birkaç birşey doldurup bohçasına, elinden tutup onunla kaçıverdi. İçi içine sığmıyordu. Daha bilmiyordu, dünya ne kadar büyük, oysa kendi dünyası ne kadar küçüktü. Küçük olan başka bir dünyaya yolculukla daha da büyüttü dünyasını. Yüzünde güller açan arkadaşı geldi aklına . Sandıki o güller onunda yüzünde açacak.  Bir hafta bir evde kaldılar. Sonra hayatında hiç unutamadığı günlere doğru hiç bilmeden, kendi ayaklarıyla yolculuk başladı. O zaman tanıştı erkek bakışlı kadınlarla. Oysa annesi ne güzel bakardı. Sanırsın gülüşüyle kucaklayıp sıkı sıkı sarardı tüm bedenini. Daha onyedi olan yaşı sanırsın kırklara dayanmıştı. Topu topu daha bir aydı bu toprak avlu ile tanışması. Erkek bakışlı kadının/kadınların gözlerini bir aydır görüyordu. İlk karşılaşmalarında ''Sen'' diye bağırmıştı işaret elini olması gerektiğinden fazla uzatarak. Gözlerini hiç ayırmıyordu. Oturup kalkamıyordu eskisi gibi. Neye elini atsa erkek bakışlı kadınların gözleri üstündeydi. Daha önce bu bakışlarla karşılaşmamıştı hiç. Kimse ona böyle nefret dolu bakmamıştı. Haftalar geçtikçe uğruna köyünü terkettiği gözler, artık erkekleşmiş kadınlar gibi bakar olmuştu. Yapayalnız kalmıştı. Çevresinde hiç erkek yoktu, erkek bakışlı kadınlar vardı. Aşağı in yukarı çık, şunun yanında böyle konuşma, bunun yanında ellerini kenetle, şöyle giyinme böyle giyin. Oysa hiç düşünmemişti bunları. Kendince belirlediği davranışlar, toplumsal değerlere hiçbir zaman değmemişti böyle. Belkide başını kaldırmadığı öyküler, daldığı hayaller, gerçeklerle olan bağını kesmiş, birgün bunlarla karşılaşma olasılığını idrak edememişti. Hep farklı görmüştü kendini. Çevresinde yaşananların belkide başkahramanı olmadığı için susmuş, yalnızca izlemişti. Çok horlanan kadın, gelin, genç kız görmüştü. Belkide hayatı bir oyun gibi gördüğünden, bu oyunda birgün kendisine de rol düşeceğinden habersizdi. Günlerce, aylarca dışlandı, hor görüldü. Sığınacak yalnızca toprak avlu vardı, birde tuvalet. Kimse giremezdi oraya, birilerinden kaçmak istese hemen oraya sığınırdı.

***

Birgün toprak avluda bütün erkek bakışlı kadınlar biraraya geldi. Yanlarında erkeklerle beraber. Erkeklerin bakışları o kadar yakmıyordu içini.  Onlar sertti , öyle kabul etmişti. Oysa kadınlar başkaydı. Çektikleri tüm acılara rağmen bir o kadarda şevkatli. O gün herşey biraz daha çekilmez oldu. Misafirler teker teker evlerine gittiğinde, birtek kadınlarla kalmıştı.  Hayatının en yalnız anlarıydı bunlar. Birden suratında bir öfkenin tokadı patladı. Yıldızlar kayıp gitti, birtek kare belirdi önünde ''annesinin sıcacık gülüşü''. Ne yaptığını bilemedi. ''Sen'' dedi birden sesi tok, gözleri öfkeden ışıl ışıl yanan erkek bakışlı kadın. '' Nasıl o insanların yanında böyle rahat davranırsın, erkeklerin sana nasıl baktığını görmez misin. En mutlu günümü cehenneme çevirdin. Sen geldiğinden bu yana birgün olsun gülmedi yüzüm. Evimizi başımıza yıktın.''
İnsanlar birbirlerine neler yapıyordu. Ne kötülükler,  ne zulümler, ne yalanlar, ne iftiralar. Ne yapmıştı ki. Varlığı bile öfke nedeniydi. O eve geldiği gün karanlık bir oda açıldı bu toprak avlulu evde. Güzeldi, akıllıydı. Saçları uçunca rüzgarda, yanakları al al bir gelinciğe benzerdi. Ne zaman gülümsese erkek bakışlı kadının/kadınların hışmına uğrardı. Aylar geçtikçe şiddetin boyutu daha da arttı. Dayak yemiyordu belki ama  uğradığı psikolojik şiddet hepsinden beterdi. Aşağılanmak insana kendini nasıl hissettirebilirki. Dualar ediyordu bir yandan, bir yandan biraz daha eriyordu.  Uğruna herşeyini geride bıraktığı bakışların, erkek bakışlı kadınlara karşı zayıflığı hergün biraz daha batırıyordu, çamurlu bir  bataklıkta. Herşeyi ardından bırakıp gelmese, bir dakika bile düşünmeden geri dönecekti. Zaten silinmişti hanesinden. Tek bir sözle…

***

Erkek bakışlı kadının hikayesini dinlemişti bir komşusundan. Sığındığı ama içindekileri anlatamadığı arkadaşıydı. Vakti zamanında meğerse o da erkek bakışlı başka kadınlardan şiddet görmüş. Hem daha kötüsünü. Aç kalmış, saçlarını yolmuş, kendini yerden yerlere vurmuş. Kimse karışmazmış o nedenle. Yaşına rağmen psikolojik şiddetlerine devam eden erkek bakışlı kadınlar varmış daha. O öfkelendikçe belkide kurban seçiyordu kendine. Bostana kadar uzanan dünyası şimdi dört duvar arasına kadar daralmıştı. Muhalif yönü tamamen bitmiş, gözlerinin altı morarmış, hayattan, yaşadıklarından, yaşayacaklarından nefret etmişti. Oysa daha  bir çocuk vardı içinde, dışında...

***
İki yılı doldurdu toprak evde. Her günü diğerinden daha kötüydü. Ellerini başının arasına aldı, bağıra bağıra, ağzından salyalar akıtarak, içinde bulunduğu yalnızlığa ağız dolu küfürler ederek ağladı, ağladı, ağladı. Aynı evde birden fazla erkek bakışlı kadın varken, birgün en çokta ona karşı erkekleştiklerini farketti. İşte o gün sabaha kadar ağladı.

***
Gözleri ağlamaktan şişmişti. Artık başına gelenlere göz yumanlara söylecek bir sözü varken, daha yeni şafak sökmüşken, o sabah köyü askerler bastı . Zaten geldiğinden bu yana bir kaç kez gelmişlerdi, fakat o gün  farklıydı. Bütün ekinleri talan ettiler. Ellerinde ne varsa ateşe verdiler, küfrettiler, dövdüler. Şimdi bütün kadınlar erkek gibi baktı, fakat bu kez farklı baktı, daha cesur, daha kararlı.Bağırdılar, karşı çıktılar ama ağlamadılar. Tek tek evlerinden kovuldular, itildiler, kakıldılar…
Saçları belinde, gelincik misali narin kız, erkek bakışlı kadına baktı. Yarasını temizledi, şefkatle sarıldı boynuna. Yılların nefreti bir anda uçup gitti. İnsanlar ne yapıyordu işte birbirlerine. Oysa o ne yapmıştı ki…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder